Son Yayınlar

Ä°KTÄ°SATÇI ERHAN USTA TAHA AKYOL’UN SORULARINI CEVAPLADI:

EN AZ 40 YIL SEFALETÄ° HEDEF OLARAK KOYUYORLAR Çin insanların yıllarca hangarlarda yaÅŸayarak güvencesiz çalıştığı bir süreçten geliyor. Türkiye’nin önüne Çin’i model olarak koymak, en az 40 yıl emeÄŸi sömürmek, sefaleti hedef göstermek demek.

SUNDUKLARI MODEL DEĞİL ÇARESÄ°ZLÄ°K SENARYOSU Yeni model iki ay önce akıllarında dahi yoktu. ‘Çaresizlik senaryosu’ bir model olarak takdim ediliyor. Kur artışlarının kontrol altında olduÄŸu algısını oluÅŸturmak için çaresizlikten ortaya atılmış bir ÅŸey.

128 MİLYARI HEBA EDEN ALBAYRAK EKİBİ İŞ BAŞINDA Berat Albayrak ekonomi yönetimine tamamen hâkim. Yönetimini getirmekle kalmadı, ekonomi politikalarını da kurgular durumda. 128 milyar doların heba edilmesi, Berat Albayrak ve ekibinin marifeti.

BU POLÄ°TÄ°KAYI 2023’E KADAR SÃœRDÃœRME Ä°MKÂNI YOK ErdoÄŸan’ın bu politikaları Haziran 2023’e kadar sürdürme imkânı yok. Ekonomi bu yükü kaldıramaz. Politikalar devam ederse enflasyon hızla yükselecek, iÅŸsizlik artacak ve yoksullaÅŸma derinleÅŸecek.

CumhurbaÅŸkanı’nın ekonomik büyüme konusunda Çin’i örnek göstermesinin anlamı nedir?

Çin, kalkınmak isteyen bir ülke için örnek olabilir. Ancak Çin’in geliÅŸme hikayesi bugün baÅŸlamıyor. Bugün Çin’i model alalım diyorsanız 40 yıl öncesine gitmeniz gerekir. Yıllarca insanların büyük hangarlarda yaÅŸayarak çalıştığı, hiçbir saÄŸlık ve sosyal güvencesinin bulunmadığı, karın tokluÄŸuna yaÅŸamak için çalışmaktan baÅŸka çaresinin olmadığı bir süreçten geliyor Çin.

Çin, 1980-2020 döneminde, ortalama olarak, milli gelirinin yüzde 41.6’sını tasarruf etti. Bu tasarrufları da üretken yatırımlarda kullandı. ABD baÅŸta olmak üzere birçok geliÅŸmiÅŸ ülkeden ciddi miktarda doÄŸrudan yatırım çekti. Bu kaynaklarla konut, AVM veya gereksiz alt yapı yatırımları yapmadı. Bu paraları ülkesini bir üretim üssü yapmakta kullandı. Böylece, 1980-2020 döneminde Çin’de sabit sermaye yatırımlarının GSYH’ya oranı yüzde 39,4 olarak gerçekleÅŸti.

Tabii tasarruf edip kaynaklarını da üretken yatırımlarda kullanınca sürdürülebilir yüksek bir büyüme elde etti. 1980-2020 döneminde Çin’in ortalama büyümesi yüzde 9,3 olarak gerçekleÅŸti. Ayrıca Çin, büyümenin oluÅŸturduÄŸu imkanları geliÅŸme/kalkınma için kullandı.

Biz Devlet Planlama TeÅŸkilatını kapatırken, Çin bunları güçlü bir merkezi planlama ile yaptı. Devlet kapitalizmi ile özel sektör iÅŸ birliÄŸini güçlü bir ÅŸekilde koordine etti. Sanayisini güçlendirdi, dönüştürdü. Teknolojiye yıllarca yatırım yaptı. Åžu anda dünyada 500 büyük ÅŸirket sıralamasında ABD’yi geçerek ilk sıraya yükseldi.

Çin, hâlâ ciddi gelir adaletsizliğinin olduğu, kapalı bir ülke.

Åžu anda Türkiye’nin önüne Çin’i bir model olarak koymak en az 40 yıl çalışanların emeÄŸini sömürmek anlamına gelir. Bugün dahi zor geçinen işçilerimizi iyice süründürmek anlamına gelir. Ä°yi-kötü var olan sendikal hakları yok etmek anlamına gelir.

Çin, bugüne kadar çevre kaygısı olmadan üretim yaptı. Åžimdi bir yandan Türkiye’de iklim deÄŸiÅŸikliÄŸi bakanlığı kuracaksın, diÄŸer yandan çevre duyarlılığı olmayan Çin’in 40 yıl önceki halini model alacaksın.

Bizim tasarruflarımızın milli gelire oranı Çin’in ancak yarısı kadar. Biz Çin’e göre aşırı borçlu bir ülkeyiz.

Özetle, Çin modeli demek Türk milletinin önüne en az 40 yıl sefaleti hedef olarak koymaktır.

NEYİ DEĞİŞTİRİYORLAR?

CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan, “bugüne kadar yüksek faiz düşük kur modelini denedik, netice alamadık, ÅŸimdi model deÄŸiÅŸtiriyoruz” diyor. Neyi deÄŸiÅŸtiriyorlar?

Türkiye 1980’den itibaren ihracat odaklı büyümeyi esas alan bir ekonomik model uygulamaktadır. Bunu baÅŸardığı zamanlar olmuÅŸtur, baÅŸaramadığı zamanlar olmuÅŸtur, ama bu hedeften hiç vazgeçmemiÅŸtir.

Ak Parti de kendisinden önceki hükümetlere benzer bir model uygulaya gelmiştir.

Ak Parti 2002 yılı sonunda iktidar olduğunda, reformları yapılmış ve siyasi bedeli başka siyasi partilerce ödenmiş tertemiz bir reform ortamı devraldı. Ayrıca küresel likiditenin oluk oluk bizim gibi gelişmekte olan ülkelere aktığı bir dönemdi. Ak Parti geldiğinde IMF ile bir program yürütülüyordu. Ak Parti bu programı aynen devam ettirdi, hatta süresini uzattı ve 5,5 yıl kesintisiz bir şekilde IMF ile program yürütmüş oldu.

Güçlü tek başına iktidar, AB’ye tam üyelik perspektifi, Türkiye’ye ciddi yabancı kaynak girmeye baÅŸladı. Burada iktidarın temel hatası bu kaynakların üretken alanlarda veya ticarete konu alanlarda kullanılmasına iliÅŸkin tedbir almamasıydı. Hatta AVM, konut, ihtiyaç fazlası alt yapı yatırımları yapılmasını hükümet bizzat teÅŸvik etti. Tabii bu esnada ciddi kentsel rantlar oluÅŸtu. Yasal olarak bu ranttan vergi almak mümkün olmadığı için bu rant müteahhit ve yerel/merkezi iktidar sahipleri arasında paylaşıldı. Yıllarca süren bu durum iktisadi olarak Türkiye’yi bitirdiÄŸi gibi kentleÅŸme, yolsuzluk gibi ciddi sorunlara yol açtı.

19 yıllık Ak Parti hükümetleri döneminde Türkiye yaklaşık 600 milyar dolar cari açık verdi. Diğer bir ifadeyle bu miktarda net dış kaynak kullandı. Artı, kendi tasarruflarımızı da yatırımlarda kullandık ama ülkemizin üretim kapasitesi bu miktarın çok çok altında arttı. Bunun sebebi bu kaynakların önemli kısmının betona gitmesidir. Daha da vahimi bu esnada oluşan yolsuzluklardan elde edilen gelirlerin önemli kısmı yurt dışına çıkartıldı.

DIÅž KAYNAK?

Dış kaynak olarak dış borçlar?

Bu 600 milyar doların yaklaşık 320 milyar doları dış borç ÅŸeklinde geldi. Kalanı yabancılara gayrimenkul, banka, sigorta ÅŸirketleri, reel sektör ÅŸirketleri ve hisse senedi satılması ÅŸeklinde geldi. Türkiye ÅŸimdi dışarıdan kullandığı bu borçları geri ödeme sıkıntısı çekiyor. 10 yıldan fazla süredir ekonomide alınan kararlarda ciddi hata yapılması, verimlilik kaynaklı bir büyüme yapısı oluÅŸturulamaması, hukuk dışı ve anti demokratik uygulamaların yaygınlaÅŸması, kurumların aşırı yıpratılması/itibarsızlaÅŸtırılması, istiÅŸarenin yok olması, ehliyet ve liyakatin tamamen kaybolması, partili cumhurbaÅŸkanlığı sistemiyle tek adam rejimine geçilmesi gibi nedenlerle dış kaynak giriÅŸinin giderek azalması ve sonunda durma noktasına gelmesi Türkiye’yi en kırılgan ülkelerden biri haline getirmiÅŸtir. Özellikle Mart 2021’den sonra iÅŸlerin hiçbir ÅŸekilde toparlanamaması ve bunun piyasalar tarafından algılanması sonucu Mart ayında 6,88’e kadar gerileyen dolar kurunun 14 liraya yaklaÅŸtığını görüyoruz.

SANAYİ PAYI KÜÇÜLDÜ

Yeni modelden bahsediyorlar, bu nedir?

Hükümetin kafasında yeni bir model yok, uyguladığı bir model de yok. Ãœst üste yapılan hatalar sonrasında iÅŸi toparlayamayacağını gören ErdoÄŸan ve ekibi “çaresizlik senaryosunu” bir model olarak takdim etmektedir.

Ä°ddia ettikleri gibi bir modeli uygulayacak hangi alt yapıyı hazırlamışlardır? Sanayide hangi dönüşümü yapmışlardır? Teknolojiye yatırım yapılmış mıdır? Türkiye’nin hem mal hem de finansman açısından dışa bağımlılığı artmıştır. Ä°malat sanayinin GSYH içindeki payı hala yüzde 20’nin altındadır. Halbuki cari fazla veren ülkelerde bu oran uzun yıllar boyunca yüzde 35’in üzerinde seyretmiÅŸtir.

Eylül ayı içinde CumhurbaÅŸkanı imzasıyla yayınlanan Orta Vadeli Program’da yeni model yoktu. Yeni model nasıl bir modelse iki ay önce dahi akıllarında yoktu. Ortada yeni bir model yok. Ekonomideki bozulmanın, özellikle kur artışlarının kontrol altında olduÄŸu algısını oluÅŸturmak için çaresizlikten ortaya atılmış bir ÅŸeydir yeni model dedikleri…

Eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın her yıl açıklanan orta vadeli programı yeni bir model olarak sunması ayrı bir kepazelikti. Özellikle partili cumhurbaÅŸkanlığı sistemine geçtikten sonra ekonomik sorunların çığ gibi büyümesi sürekli yeni model takdimlerini beraberinde getirmiÅŸtir.

TL’YÄ° ERÄ°TEREK Ä°HRACAT?

TL’ye deÄŸer kaybettirerek, yani ucuza mal satarak döviz kazanarak yatırım yapıp büyümek mümkün mü?

Mümkün değil, hele makro ekonomik göstergeleri ve üretim yapısı bizim gibi olan bir ülkede hiç mümkün değil.

Türk lirasına deÄŸer kaybettirerek kısa süreli ihracatı cazip, ithalatı pahalı hale getirebilirsiniz ancak bu kalıcı olmaz. Bunun kalıcı olabilmesi için ücretleri reel olarak sürekli geriletmeniz gerekmektedir. Ancak o zaman emek yoÄŸun sektörlerde belli bir rekabet gücü kazanabilirsiniz. Bu da baÅŸka milletlere ırgat olma anlamına gelmektedir. Ak parti Türkiye’yi ırgat ülke yapmaya çabalamaktadır.

Türkiye 2 aydır cari fazla veriyor diye sürekli cari fazla vereceğiz demek bu işi bilmemek demektir. Türkiye 1994, 1998-99 ve 2001 krizinde, 2002 ve 2019 yıllarında kesintisiz bir şekilde 8-9 ay süren cari fazlalar vermiş ama bu durumu sürdürememiştir. Bu dönemlerin ortak özelliği, Türk lirasının aşırı değer kaybetmesidir. Bugün de aynı durumu yaşıyoruz.

CARİ AÇIK SORUNU

Neden böyle, neden sürekli cari fazla veremiyoruz?

Madde madde anlatayım:

-Türkiye, ithalat yapmadan üretim yapamıyor. Özellikle ara malı ve sermaye malında dışa aşırı bağımlıyız. 20 yıllık Ak Parti hükümetleri bu bağımlılığı azaltacak tedbirler almadığı gibi artırdı.

-Finansman açısından dışa bağımlıyız. Hem mevcut borçlarımızı ödemek hem de üretimimizi finanse etmek için dış kaynak ihtiyacımız var. Yurt içi tasarruflarımız mevcut yatırımlarımızı dahi finanse etmeye yetmiyor. Kurun sürekli artması istikrarsızlık demektir. İstikrarsız bir ekonomiye de dış kaynak gelmez. Uzun vadeli veya doğrudan yatırım hiç gelmez.

-Kur istediği yere gitsin diyemeyiz, dış borçlarımız çok yüksek. Yıl başında dış borç stokumuzun TL karşılığı 3,2 trilyon lira idi. Bugün 6,2 trilyon liraya çıktı. 11 ayda dış borçlarımızdaki artışın ne anlama geldiği, 2021 yılı vergi gelirlerimizin 1 trilyon lira olduğu düşünülürse daha iyi anlaşılacaktır.

-Dış talepteki artışı karşılayacak üretim kapasitemiz yok. Kurun sürekli arttığı, belirsizliğin hat safhada olduğu bir ekonomide kimse üretim kapasitesini artıracak yatırım yapmaz.

-Üretim ve ihracatımızın teknoloji seviyesi çok düşük.

-İhraç ettiğimiz ürünler yoğun olarak yurt içinde kullandığımız ürünler. Bu ürünlerde dış talebin artması içeride alım gücünü düşürecektir.

-Ülkemizde kur-enflasyon geçişkenliği çok yüksek. Kurun artması doğrudan enflasyon ve yoksullaşma demek. Gelir dağılımının son yıllarda aşırı ölçüde bozulduğu ülkemizde bu politika daha fazla sürdürülemez.

-Son olarak, Türk milleti, başka milletlere ırgatlığı kabul etmez.

BERAT ALBAYRAK ÇİZGİSİ?

Berat Albayrak’ın çizgisine mi dönüldü?

Berat Albayrak’ın bir çizgisi var mıydı bilmiyorum ama ÅŸu anda Berat Albayrak ekonomi yönetimine tamamen hâkim. Kendisinin bakanlıktan ayrıldığı sıkıntılı dönemde ona sahip çıkan sadece iki isim vardı, bugün ikisini de en kritik bakanlıklara getirildi: Mehmet MuÅŸ ve Nureddin Nebati. Merkez Bankası BaÅŸkanı operasyonunu da Berat bey yaptı. Enerji Bakanı, SPK ve BDDK baÅŸkanları zaten onun daha önce getirdiÄŸi kiÅŸilerdi.

Berat Albayrak’ın Türkiye ekonomisine verdiÄŸi zararın boyutu tahminlerin ötesinde yüksektir. 128 milyar doların heba edilmesi, Berat Albayrak ve ekibinin marifetidir. Albayrak Hazine bakanı olduktan sonra sadece bütçe borçlanmasında yanlış bir strateji takip etmesinden kaynaklanan ilave maliyet 1,3 trilyon liradır. Borçlanma stratejisindeki büyük yanlışlığın Bütçeye ÅŸu ana kadar olan maliyeti bir yıllık vergi gelirimizden daha yüksektir.

Berat Albayrak ekonomi yönetiminin her tarafına sadece kendi yönetimini getirmekle kalmadı, ekonomi politikalarını da kurgular duruma geldi. Kendisinin bizzat bakan olduğu dönemdeki başarısızlıkları ortadadır. Berat Albayrak kafasıyla ekonomide başarı mümkün değildir.

MÄ°LLÄ° PARA SÃœREKLÄ° ERÄ°YOR

TL’ye deÄŸer kaybettirmenin faturası ne? Yeni politikalar, “ucuza kapatma” iÅŸtahıyla dış yatırım çekebilir mi?

Türk lirasına deÄŸer kaybettirmenin faturası, az önce ifade ettiÄŸim gibi dış borçlarımızın TL karşılığının artması demektir. Aynı zamanda bütçenin borçları da olaÄŸanüstü artacaktır. Çünkü özellikle Berat Albayrak döneminde yurt içinde altın ve döviz cinsinden olaÄŸanüstü borçlanmalara gidilmiÅŸtir. Bütçe borç stokunun yüzde 81’i dövize, altına ve enflasyona endekslidir. Bu üç deÄŸiÅŸkenin de kurla birlikte hareket ettiÄŸi düşünülürse kurdaki her artış devletin borcunu artıracaktır.

Kur artışı artan enflasyonla birlikte fakirleşme demektir. Özellikle dar ve sabit gelirliler ile çiftçi ve esnaf enflasyondan en fazla olumsuz yönde etkilenen kesimlerdir.

Kurun yükselmesi ülkemizin kendi vatandaşlarına pahalı, yabancılara ucuz hale gelmesidir. Üretim faktörlerimizin ucuz bir şekilde yabancılara kullandırılması anlamına gelecektir.

Kurun hızlı yükselmesi servetin el değiştirmesine de yol açacaktır. Ayakta durmakta zorlanan firmalar ya iflas edecek ya da üretim tesislerini kelepir fiyata yabancılara satacaktır. Hisse senetlerimiz sudan ucuz fiyata yabancıların eline geçecektir.

Biz yabancı sermayeye karşı değiliz ancak varlıklarımızın yok pahasına yabancılaşmasına rıza gösteremeyiz.

Milli paranın sürekli ve aşırı deÄŸer kaybetmesi istikrarsızlık demektir. Bunun sonucu da ülkeyi uluslararası tefecilerin eline düşürmek demektir. Nasıl ki, bilançosu düzgün olmayan bir iÅŸletme bankadan kredi alamaz, tefeciden çok yüksek faizlerle kredi alır, bu politikalar Türkiye’yi bu hale getirir.

ÖNÜMÜZDEKİ İKİ YIL?

Bir iktisatçı olarak önümüzdeki iki yılı iktisaden nasıl görüyorsunuz?

Bu soruya cevap verebilmek için CumhurbaÅŸkanının bu süre içinde deÄŸiÅŸip deÄŸiÅŸmeyeceÄŸi konusunda bir varsayım yapmak gerekiyor. Sayın ErdoÄŸan’ın bu politikaları Haziran 2023’e kadar sürdürme imkânı yok. Ekonomi bu yükü kaldıramaz. Ya ErdoÄŸan kısa süre içinde bu politikasını deÄŸiÅŸtirecek ya da yapılacak bir erken seçimle kendisi deÄŸiÅŸecek.

Bu politikanın devam etmesi durumunda, önümüzdeki aylarda enflasyon çok hızlı bir şekilde yükselecek, mal kıtlığı yaşanacak, işsizlik artacak, iflaslar artacak, el değiştirmeler hızlanacak, yoksullaşma iyice derinleşecektir.

Bu politikaların devam etmesi durumunda, bir sonraki safhada da Türkiye şu anda yaşadığı ekonomik krizin yanı sıra ödemeler dengesi ve finansal sistem krizini birlikte yaşayacaktır.

Ben bunların tamamının yaşanmadan ya bir yönetim değişikliği ya da politika değişikliği olacağını düşünüyorum. Çok yüksek faiz artırımıyla başlayacak politika değişikliği, ülkenin komple çökmesini önleyecek ama sorunların çözülmesini sağlamayacaktır.

ÇIKIŞ YOLU?

Nasıl düzlüğe çıkarız?

Erdoğan yönetimiyle düzlüğe çıkmak mümkün değildir. Çünkü Erdoğan, güvenilirliğini tamamen yitirmiştir, iş yapacak bir ekibe ve enerjiye sahip değildir, kirlilik çok artmıştır.

Güveni tesis edecek, belirsizlikleri yok edecek, öngörülebilirliği artıracak; yönetim sistemini değiştirecek, hukukun üstünlüğünü hâkim kılacak, ehliyet ve liyakate önem verecek, kurumlarımızın itibarını ve kapasitesini yükseltecek; üretimi ve ihracatı esas alan bir ekonomi programı uygulayacak; sorunlarının çözümünü bekleyen geniş halk kitlelerinin refahını artıracak yepyeni, tertemiz, dinamik bir yönetimle düzlüğe çıkarız.

“Türkiye’nin önüne Çin’i bir model olarak koymak en az 40 yıl çalışanların emeÄŸini sömürmek, bugün dahi zor geçinen işçilerimizi iyice süründürmek anlamına gelir. Ä°yi-kötü var olan sendikal hakları yok etmek ve Türk milletinin önüne en az 40 yıl sefaleti hedef olarak koymak anlamına gelir.”

“Kur istediÄŸi yere gitsin diyemeyiz. Yıl başında dış borç stokumuzun TL karşılığı 3,2 trilyon lira idi. Bugün 6,2 trilyon liraya çıktı. 11 ayda dış borçlarımızdaki artışın ne anlama geldiÄŸi, 2021 yılı vergi gelirlerimizin 1 trilyon lira olduÄŸu düşünülürse daha iyi anlaşılacaktır.”

“Milli paranın sürekli ve aşırı deÄŸer kaybetmesi istikrarsızlık ve ülkeyi uluslararası tefecilerin eline düşürmek demektir. Nasıl ki, bilançosu düzgün olmayan bir iÅŸletme bankadan kredi alamaz, tefeciden çok yüksek faizlerle kredi alır, bu politikalar Türkiye’yi bu hale getirir.”

ERHAN USTA KÄ°MDÄ°R?

Ankara Ãœniversitesi SBF Maliye Bölümü mezunu. ABD Northeastern Ãœniversitesi’nde Ä°ktisat Politikası ve Planlama dalında bölüm birincisi olarak master derecesi aldı. Devlet Planlama TeÅŸkilatı ve Kalkınma Bakanlığı’nda Uzman, Daire BaÅŸkanı, Genel Müdür, MüsteÅŸar Yardımcısı olarak görev yaptı. Samsun milletvekili. Ä°YÄ° Parti Grup BaÅŸkan vekili.

Haberi Kaynağından oku: Karar

Not : Bu haber KARAR internet sitesinden, Yeniistiklal.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi olmadan otomatik olarak geldiÄŸi ÅŸekliyle alınmıştır. Bu haberlerin hukuki muhatabı haber kaynaklarıdır. Haberlerle ilgili her tür ÅŸikayetinizi yeniistiklal@gmail.com adresimize gönderebilirsiniz.

İktisatçı Erhan Usta Çin modelini anlattı: Türkiye tefeciye mahkum olur yazısı ilk önce Yeni İstiklal üzerinde ortaya çıktı.



Alıntı Haberin Kaynağı Yeni İstiklal https://ift.tt/3ErVmTF

Afet ve Acil Durum Yönetimi BaÅŸkanlığının (AFAD) internet sitesinde yer alan bilgiye göre, saat 00.46’da TuÅŸba ilçesinde 4,9 büyüklüğünde deprem kaydedildi.

Depremin 7,62 kilometre derinlikte gerçekleştiği belirlendi.

Haberi Kaynağından oku: Cumhuriyet

Not : Bu haber CUMHURÄ°YET internet sitesinden, Yeniistiklal.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi olmadan otomatik olarak geldiÄŸi ÅŸekliyle alınmıştır. Bu haberlerin hukuki muhatabı haber kaynaklarıdır. Haberlerle ilgili her tür ÅŸikayetinizi yeniistiklal@gmail.com adresimize gönderebilirsiniz.

Son dakika| Van’da 4.9 büyüklüğünde deprem yazısı ilk önce Yeni Ä°stiklal üzerinde ortaya çıktı.



Alıntı Haberin Kaynağı Yeni İstiklal https://ift.tt/3dmC8mf

Sayıştay raporunda Topkapı Sarayı’ndaki restorasyon iÅŸinde iÅŸ kalemlerine yüklenici firmanın piyasa rayiçlerine göre çok yüksek fiyat teklif verdiÄŸi ortaya çıktı. Buna göre üç iÅŸ kalemindeki kamu zararı 5 milyon 879 bin TL olarak tespit edildi. CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, “Sayıştay 2020 Yılı Milli Saraylar Taslak Raporunda yer alan bulgu sansürlenerek yayınlanan Sayıştay Raporundan çıkarılmıştır” dedi.

Milli Saraylar Ä°daresi BaÅŸkanlığı’nın 2020 Yılı Sayıştay Düzenlilik Denetim Raporu’nda ‘Topkapı Sarayı Müzesi Hazine Bölümü ve Bina Zemin Güçlendirme, Restorasyon ve TeÅŸhir Tanzim’ iÅŸinde yaklaşık maliyetin uygun ve gerçekçi hazırlanmadığı tespit edildi.

Sayıştay’ın raporunda, “Yaklaşık maliyet hesabında iÅŸ kalemi miktarlarının olması gerekenden daha az belirlendiÄŸi, yüklenici firmanın da miktarları eksik belirlenen iÅŸ kalemlerine piyasa rayiçlerine göre çok yüksek fiyat teklifi verdiÄŸi anlaşılmıştır” denildi.

KAMU ZARARI 5 MÄ°LYON 873 BÄ°N TL

Söz konusu raporun uygulama kısmında ise, yaklaşık maliyeti oluşturan iş kalemi miktarlarının eksik belirlendiği, iş kalemlerine yüklenici firmanın piyasa rayiçlerine göre çok yüksek fiyat teklif verdiği ortaya çıktı. Buna göre üç iş kalemindeki kamu zararı 5 milyon 873 bin TL olarak tespit edildi.

2 BÄ°N 500 KAT ARTIRILMIÅž

Sayıştay’ın raporunu deÄŸerlendiren CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, ÅŸunları söyledi:

“Topkapı Sarayı’ndaki restorasyon iÅŸi kapsamında; ihalede; düşük miktarlı iÅŸlere fahiÅŸ fiyatlar verildiÄŸini, uygulamada; bu iÅŸ miktarlarının 2500 kata kadar artırıldığını tespit ettik. Üç iÅŸ kalemindeki kamu zararı: 5.873.970TL “

“SAYIÅžTAY RAPORUNDAN ÇIKARILDI”

Yavuzyılmaz ayrıca, “Sayıştay 2020 Yılı Milli Saraylar Taslak Raporunda yer alan bulgu sansürlenerek yayınlanan Sayıştay Raporundan çıkarılmıştır” açıklamasında bulundu.

Haberi Kaynağından oku: Sözcü

Not : Bu haber SÖZCÃœ internet sitesinden, Yeniistiklal.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi olmadan otomatik olarak geldiÄŸi ÅŸekliyle alınmıştır. Bu haberlerin hukuki muhatabı haber kaynaklarıdır. Haberlerle ilgili her tür ÅŸikayetinizi yeniistiklal@gmail.com adresimize gönderebilirsiniz.

Topkapı Sarayı’ndaki restorasyon iÅŸinde kamu zararı iddiası yazısı ilk önce Yeni Ä°stiklal üzerinde ortaya çıktı.



Alıntı Haberin Kaynağı Yeni İstiklal https://ift.tt/3EvAdIe

Ä°stanbul Anadolu Yakası’nın akÅŸam saatlerinde baÅŸlayan yoÄŸun koku vatandaÅŸlarda tedirginlik oluÅŸturdu. Konunun ‘depremin habercisi’ olabileceÄŸi iddiaları sonrası Yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür’den açıklama geldi.

Ä°stanbul’da Anadolu Yakası’nın birçok noktasında yoÄŸunlaÅŸan koku vatandaÅŸlarda tedirginlik oluÅŸturdu. Ä°GDAÅž ekipleriyse kokunun doÄŸalgaz kaynaklı olmadığını belirtirken çalışmaların sürdürüldüğünü duyurdu.

Tedirgin eden kokunun ‘deprem habercisi’ olabileceÄŸi iddiaları sonrası Yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür’den açıklama geldi. Görür, ÅŸu ifadeleri kullandı;

*Kimi medya da bugünkü koku meselesini sordu. Tabii ki nedenlerini incelemeden söylenen şey kesin olmaz.

*Ancak ben bu kokunun depremle ilgili olduğunu düşünmüyorum. Kokunun çıktığı kıyı alanlarının sığ derinliklerinde zengin mavi-yeşil alg, müsilaj ve eşlik eden çok miktarda organik madde birikimi ve kirlilik var.

*Bu birikim özellikle aeorobik ve anaeorobik organizmalar tarafından fiziko-kimyasal ayrışmaya uğratılmakta ve sonuç olarak oşinografik etkenlere de bağlı olarak gaz ve koku çıkışına neden olmakta olduğunu düşünüyorum.

Haberi Kaynağından oku: Sözcü

Not : Bu haber SÖZCÃœ internet sitesinden, Yeniistiklal.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi olmadan otomatik olarak geldiÄŸi ÅŸekliyle alınmıştır. Bu haberlerin hukuki muhatabı haber kaynaklarıdır. Haberlerle ilgili her tür ÅŸikayetinizi yeniistiklal@gmail.com adresimize gönderebilirsiniz.

Ä°stanbul’daki yoÄŸun koku, depremin habercisi mi? Prof. Dr. Naci Görür’den açıklama yazısı ilk önce Yeni Ä°stiklal üzerinde ortaya çıktı.



Alıntı Haberin Kaynağı Yeni İstiklal https://ift.tt/3pwZoUg

Apple, 2022 yılında giriÅŸ seviyesi MacBook Pro ve dört farklı Mac hazırlığında. Henüz iddia seviyesinde olsa da, Bloomberg yazarı Mark Gurman, oldukça detaylı beklentiler açıkladı. Peki ama Gurman’a göre Apple’ın 2022 yılında piyasaya süreceÄŸi Mac modelleri ve özellikleri nasıl olacak?

GiriÅŸ seviyesi MacBook Pro ve diÄŸer tahminler

Apple, Intel iÅŸlemciler yerine kendi tasarladığı ARM tabanlı M1 iÅŸlemciler sonrası bu sene vitesi daha da yükseltti. Buna göre Apple, M1 Max ve Pro iÅŸlemcileri ile performansı daha da yükseltti. Gurman’a göre 2022 yılında teknoloji devi, bu performansı artırmanın yanında ürün yelpazesini de geniÅŸletme peÅŸinde.

Mark Gurman, 24 inçlik iMac‘in yeni versiyonunda yeni M2 iÅŸlemcisinden güç alan üst düzey bir model ile geleceÄŸi iddiasında. Buna göre Apple 2022 içinde M2 ile güçlendirilmiÅŸ MacBook Air‘i de tanıtabilir. Gurman, yeni bir giriÅŸ seviyesi MacBook Pro iddiasını da yineledi.


Mac Pro son olarak 2019 yılında yenilendi

Mark Gurman daha önce de yeni nesil giriÅŸ seviyesi MacBook Pro modelinin yeni nesil MacBook Air ile aynı M2 iÅŸlemci içereceÄŸini iddia etti. Gurman’a göre, M2 iÅŸlemcisinin de M1 yongasıyla aynı sayıda CPU çekirdeÄŸine sahip olma ihtimali var. Bu anlamda teknoloji yazarı, M2 iÅŸlemcisinin 10 adet grafik çekirdeÄŸi ve iyileÅŸtirilmiÅŸ performans ile geleceÄŸi iddiasında.

Gurman ayrıca 2022 yılında Mac Mini güncellemesi, Apple iÅŸlemciye sahip yeni bir Mac Pro beklentisini de açıkladı. Mac Pro‘lar bildiÄŸiniz gibi Apple’ın profesyoneller için ürettiÄŸi Mac modelleri. Rende tasarımı ile alay konusu olan model son olarak 2019 yılında karşımıza çıktı. Tabii ki bunların yanında yeni MacBook Pro modelleri de gelecek. Ancak yeni M2 iÅŸlemcinin yanında tıpkı bu sene olduÄŸu gibi daha performanslı bir iÅŸlemcinin daha karşımıza çıkma ihtimali var.

Apple’ın giriÅŸ seviyesi MacBook Pro modeli ile MacBook Air arasında tasarım ve ağırlık dışında performansta nasıl farklar olacağı ise merak konusu. Her ne kadar henüz iddia seviyesinde olsa da Mark Gurman oldukça detaylı bir iddia ile karşımızda.

Apple bu sene yaptığı tanıtımda M1 Pro ve M1 Max adı altında iki yeni ARM tabanlı iÅŸlemci tanıttı. Teknoloji devinin TSMC‘nin 5 nm fabrikasyon süreci ile ürettiÄŸi iÅŸlemciler 2023 yılında ise yerini 3 nm teknolojisine bırakacak.

Haberi Kaynağından oku: Shiftdelete

Not : Bu haber SHÄ°FTDELETE internet sitesinden, Yeniistiklal.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi olmadan otomatik olarak geldiÄŸi ÅŸekliyle alınmıştır. Bu haberlerin hukuki muhatabı haber kaynaklarıdır. Haberlerle ilgili her tür ÅŸikayetinizi yeniistiklal@gmail.com adresimize gönderebilirsiniz.

Apple’dan 2022 yılında beÅŸ yeni Mac beklentisi yazısı ilk önce Yeni Ä°stiklal üzerinde ortaya çıktı.



Alıntı Haberin Kaynağı Yeni İstiklal https://ift.tt/3DqL7gQ

Samsun’da arkadaÅŸlarıyla buluÅŸmaya gittiÄŸi restoranda takip edildiÄŸi husumetlisi O.B.’nin pompalı tüfekli saldırısına uÄŸrayan Tekin K. (25), ağır yaralandı. Kaçan saldırgan ve yanındaki arkadaşı, polis ekiplerince yakalandı.

Olay, saat 20.00 sıralarında Canik ilçesi çevreyolu üzerinde bulunan bir restoranda meydana geldi. Davet üzerine arkadaÅŸlarının bulunduÄŸu restorana gelen Tekin K., iÅŸletme önüne geldiÄŸi esnada, kendisini takip eden ve bilinmeyen nedenle aralarında husumet olduÄŸu öğrenilen O.B.’nin pompalı tüfekli saldırısına uÄŸradı. Saldırıdan kurtulmak için restorana giren Tekin K.’nın arkasından gelen O.B. tüfekle peÅŸ peÅŸe ateÅŸ etmeye devam etti.

Ä°ÅŸletmede bulunanlar panik yaÅŸarken, saldırganlar otomobile binerek kaçtı. Olayda saçmaların vücudunun çeÅŸitli yerlerine isabet eden Tekin K., yaralandı. Kanlar içinde kalıp, kendi imkanıyla özel hastaneye giden Tekin K., EÄŸitim ve AraÅŸtırma Hastanesi’ne sevk edildi. Tedaviye alınan Tekin K.’nın hayati tehlikesinin bulunduÄŸu belirtildi.

Asayiş Şube Müdürlüğü ekipleri de kaçan şüphelileri kısa sürede suç aleti silahla yakalayarak gözaltına aldı.

 

Haberi Kaynağından oku: T24

Not : Bu haber T24 internet sitesinden, Yeniistiklal.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi olmadan otomatik olarak geldiÄŸi ÅŸekliyle alınmıştır. Bu haberlerin hukuki muhatabı haber kaynaklarıdır. Haberlerle ilgili her tür ÅŸikayetinizi yeniistiklal@gmail.com adresimize gönderebilirsiniz.

Samsun’da restoranda pompalı tüfekli saldırı: 1 yaralı yazısı ilk önce Yeni Ä°stiklal üzerinde ortaya çıktı.



Alıntı Haberin Kaynağı Yeni İstiklal https://ift.tt/336RY2N

MKRdezign

Ä°letiÅŸim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget